Ramazan ayının gelmesiyle yurdun çeşitli yerlerinde iftar çadırları ve sofraları kurulmaya başlandı. Kimi yerlerde yerel yönetim kimi yerlerde de şahıslar olmak üzere çeşitli iftar sofrası etkinlikleri düzenleniyor. Fakat bir de işin takva boyutu var. İnsan yaptığı hayrı gizli tutunca mı sevabı vardır yoksa pankartlar yazdırıp basına haber olunca ve herkese reklam yapınca mı hayırın sevabı vardır.
Hadisi şerifte “Bir elin verdiğini öteki el görmemelidir” derken acaba ne denmek isteniyordu. Bu hadis, “iftar sofraları kurun sonra da girişine pankartla adınızı yazdırın daha çok sevap alırsınız” anlamına mı geliyor acaba?
Yerel yönetimlerin kurduğu iftar sofraları tüzel kişiliklere ait olduğundan mazur görülebilir ama şahıslar eğer hayır yapmayı istiyorlarsa bu hadis-i şerif bir düstur olmalıdır onlar için.
Kimi yerlerde iftar verecek ve hayır yapacak olan işadamları ya da şahıslar bir lokanta ile anlaşıyor oraya gelen her vatandaş yemeğini yiyor ve bilmeyen birisi hesabı ödemeye kalktığında da “efendim burada falanca firmanın iftar yemeği veriliyor ücretini onlar ödüyor” cevabı verilebiliyor. Yemeği yiyen kişi hayırseverin kim olduğunu öğrenmek istediğinde ise “söylemememiz istendi” yanıtını alıyor.
Bu, örnekleri görülen bir hadise. Fakat bazı yerlerde de ne hazindir ki kişi ya da firma sahipleri şehrin tam ortasında kurdukları iftar sofrasının girişine adını kocaman harflerle yazdırıyor.
Yazdırmak konusunda elbette herkes özgür..
Ama o zaman bu ne kadar sevap oluyor tartışılır. Amaller niyetlere göre olduğuna göre yine de sevap kazanmışlardır diye umalım.. Fakat takva neyi gerektirir onu açıklamayı da din adamlarına bırakalım.
Bakın bu konuda kısaca ne demişler :
'ibadetlerin yalniz allah'a karsi yapildigini kibir ve riya'dan uzak olmasini ogutlemektir.
insanlarin riya ile yaptığı ibadetlerin elbette dışa yansıması ilk amaçtır. yani kişi bunu amaçlayarak riya yapar. namaz kıldığına delalet etsin diye sık sık abdestten bahsedip ezan saatini sormak, oruçlu olduğuna delalet etsin diye gerekli gereksiz ağzının kuruduğundan bahsetmek, yaptığı hayırları dile getirmek v.s gibi. çoğaltılabilir pek çok misalle durum açıklanabilir.
zorlayıcı bir durum olmadıkca, çok mecbur kalmadıkca, hiçbir ibadeti dile getirmek doğru değildir. çünkü ibadetlerin gizlisi makbuldür. bu hususda;' ihlaslı olan, tıpkı günahlarını gizlediği gibi sevaplarını da gizli tutar. o nedenle gerçek ihlas sahipleri, kendi nefislerine bakıp da aldanmazlar ve insanların hoşlanmasını ve övmesini dikkate almaz'.